7 Kasım 2010 Pazar

Pazar Keyfi

Doğanın içinden bigün.....

Sabah güneşin yüzümüze yansımasıyla uyandık. Gerçi bir gece önceden havanın güzel olacağını bildiğimiz için motorumuzla bir yerlere gideceğimiz belliydi . Ama neresi...
Sonrasında bir kaç alternetiften sonra gözleme isteği ağır basınca Cumalıkızık oldu kararımız ... Birçok kişinin bilmediği , bizim ise asfalt yolun kenarlarının ağaç ve kuş sesleriyle dolu olduğu için kullandığımız alternatifte ilerlerken , bi anda gördüğümüz manzara karşısında şok olduk . Artık yol diye birşey ve karşıya geçiş yoktu.

Geçenlerdeki yağan yağmur dereyi taşırıp üzerindeki geçiş yolunuda yıkmış. Yani dere kendine ait olanı almıştı.
Tekrar geri dönmek zorunda kaldık. Yolumuzun üstünde sahipsiz hayvan barınağı var. Ordan geçerken hep içim acır nedense belki gerçekten iyi şartlara sahip olabilirler , sokaklardaki tehlikeleden uzak ama yinede aç oldukları bi durum vardı sanki parmaklıkların ardında . sevgi......

Ziyaret saati olsaydı eşimi ikna edip biraz gezmek isterdim içersini. Birde gerçekten çok ücra bir köşede birçok Bursalı bilmez kullanmazki bu yolu nasıl olucakta buraya gelip destekte bulunacaklar.



Köyün girişi panayır alanı gibi her daim . Evlerinin kapı önlerini tezgah olarak kullnanan yaşlı teyzelerle dolu. Allahtan ki annemin , köklerinin hala köyde olması vede çok marifetli olması nedeni ile tezgahta satılan herşeyden evimizde vardı. Tarhana , erişte , köy salçası , silör , çeşitli meyva reçelleri.


Kahvaltı edeceğimiz mekan belliydi ama dar sokaklarda yollumuzu kaybettik. Yönlendirme tabelalarından çok az kullanıyolar çünkü hatta sadece köyün girişinde vardı bir tane. Bizde köyü gezdik biraz . Aç olmamızın haricinde bi sorun yoktu.


Herzamanki gibi ne kadar eski kapı varsa önlerinden birkaç poz çekmeden geçemezdim. Fotoğrafı birleştirdikten sonra birşey farkettim . Sanki üç mevsim vardı fotoğrafta , aynı gün çekilmesine rağmen 1. Bahar 2. Sonbahar 3. Yaz


Öyle kayboldukki burası köyün en tepesi . Şu çiçeğin güzelliğine bakarmısınız. Ne olduğu konusunda en ufak bi fikrim yok . Sadece sonbaharda bu kadar güzel renklere sahip olduğunu biliyorum...


Ayağımızdaki motor botlarıyla o taş yollarda yürümek hiçte kolay olmadı . Ben ise durmadan fotoğraf çekiyordum . En sonunda açlığa yenik düşen eşimin sabrı taştı tabiki ve şöyle bir yorumla bitirdik gezmemizi ''odunlarımı çekiyorsun'':)

En sonunda ulaşabildik. Bu fotoğraf yorumsuz. Giden var gidemeyen var. Yiyen var yiyemeyen.....

Oturduğum yerde kafamı çevirdiğimde birde ne göreyim antika bir dikiş makinesi .Fakat herzamanki gibi şarjım btimişti . Oysaki avlusunda oturduğumuz ve hayeller kurduğumuz evi bile çekememiştim .

Cumalıkızık......
Sokakları su kokan , kimbilir ne anılarla dolu ....
Taş yollarda yürürken genç kalınan...
Siz hiç böyle vişne reçeli yedinizmi...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...