30 Temmuz 2011 Cumartesi

1+1=1

Yaşasın haftasonu geldi . Çok çalıştım çok :D
Ödülü hakkettim galiba .
Yine alelacela yapılmış plan .
Yeni hazırladığım cicimi değerlendireyim hemen

Şu minicik tişörtü eminim baskısı için almışımdır . Garibim dolabı bekledi bekledi, ben ona ,o bana hasret.


Artık kavuştuk birbirimize .

Ve koşa koşa gidilir en yakın AVM ye kombin birşeylerle tamamlanır . Gerçi tüm Ağustos böcekleri talan ettiği için mağzaları istediğim gibi olmadılar ama çok vaktim olmadığında bunlarda kafi geldi .
Şapka : Penti
Küpe :YKM
(postu yayınladıktan sonra denedim küpeler korkunç oldu :(  )
Oldukça serin bir haftasonu olucak sanırım . Hatta serinden ziyade soğuk . bırrrrr titremeye hazırım.

Herkeze iyi haftonları .


Animasyonlara devam . Bunlarda Zeynebimin önerileri
Mavi saçlı kızın hayal dünyası :)


Gerçek bir hikaye , ve özgürlük .

Bu arada tişörtde kullandığım dantel aksesuarın yapım aşamalarını paylaşmak istedim .

Bir çok çeşit kumaşla uygulanabilir . Ve kullanım alanı hayal gücünüze bağlı .

Haydi kolay gelsin .

28 Temmuz 2011 Perşembe

Şişko puantiyeli animasyon

İte kaka girdiğim atölyeden son seçmeler :) Tatil dönüşü üzerimdeki çöküntülerden kurtulmak üzere olduğumun ispatlamaya çalışıyorum var gücümle .
Şu uykuylu geçen 1 hafta bana 1 kilo olarak geri dönüş yaptı. Ee gelene git denilirmi . Hoşşgeldin göbiş .
Yok anladım inatlaşmıyacaksın şu metobolizma denen zımbırtıyla. Şu sıralar 'çalışmıyacam' diyorsa 'sen bilirsin' diyeceksin . Boğa burcunun verdiği inatta işe yaramadı . Kuyruğu sıkıştırıp pustum ,tamam .

 Bluzun sahibi aslında Zeynebim , fakat aramıza termometreler girdi. Öyle sıcakki bırak evden çıkmayı , odadan odaya geçmek zor . Bu sebeple kendi üzerimde fotoğraflamak zorunda kaldım.
Bu arada en sonunda uçuğumlada savaşım sona erdi . 
Yine malup olan inadım . Artık doktora gittim . Dün ufak bir araştırma yaptım internette . Aman Yarabbi olay , kanserden , aıds kadar uzandı . Saçmalığın daniskası . Öyleki sabah kahvaltımı bile etmeden çıktım, kan alıcaklar ya benden :) ahaaaaaaa. 
Uzman doktorumuzun muayene süresi 5 sn sürdü . birkaç ilaç ve dikkat edilmesi gereken hususlarla , serüvenimiz oldukça kısa sürdü. Tecrübelerimden yaralanmak isteyen olursa burdayım .
Birde sabah uyanıp aynaya baktığımda öylesine iyileşmiştiki biran için vazgeçmiştim gitmekten . Ama aylardır bu oyunu oynuyordu bana . Bu sefer kandıramadı.
Neyse geçmiş , gitmiş oldu 

                                                                                                                                           (Harikasın Göksu'cum )
İki gündür farksızım 
 Yaz boyunca bereketinden taviz vermeyen çamaşırlarla boğuşuyorum. Ee birde az uyuyoruzya. Şu postu hazırlarken kaç defa esnedim tahmin edin .
Ve kaytarmak uğruna ard arda izlediğim eğleceli animasyonlar .
Soğuk meyva kokteylleri, nutellalı pankek eşliğinde ( hayır hayır kilonun tek sebebi uyku )
Çok keyifliydi hepsi 
Sıcak yaz günlerinde iyi geldi .


Uçamayan bir kuş


Çölün ortasında kalmış bir kertenkele


Ve kendinin süper güçlerinin olduğu zannedip, köpek nasıl olunacağını bir kediden öğrenen Bolt.

27 Temmuz 2011 Çarşamba

Köylü milletin efendisidir

Çocukluğum bu anlamlı cümlenin farkındalığından uzak , sadece toprağın bana kattığı zenginlik içindeki anılarla dolu. Yaz tatillerimizin büyük kısmını kaplayan börtü böcükler ve güneşin özgürlüğü.

Geçtiğimiz hafta konuk olduğum Sayfiye köyü ve meşhur frambuazları . 
Çok keyifli geçirdiğim günler. Herşeyi olması gibi yaşamak , yapılması gerekenleri sanki oraya aitmiş gibi yapmak. Misal kasa kasa toplamak ahududularını. Toprağın , havanın ve güneşin eşliğinde
 Sanki gökten yağmış gibiler. 
Dağ köyü olmasından kaynaklanan dik yamaçlara konuşlanmış bahçeler. 
Bizim baraka , kütük ev vss diye nitelendirdiğimiz 'KÜME'
En sevdiğim konuydu geometride. 
Kümelerin birleşimi 
Kültürlerin ortak kümesi 

 Ve öğle yemeği için verilen arada kümenin bereketi.
Bir çırpıda hazırlanan 'Silör' .
Ateşte pişirilen yufka kışa hazırlanır . Kuru bir şekilde muhafaza edilir. Zamanı geldiğinde et veya tavuk suyuyla ıslatılıp , sabah yayıktan çıkan tereyağ ile tatlandırılır.
Muazzam bir tat .
 Bu güzel çiçekten soğan olacağına inanmak çok güç . Soğanın yemeklere kattığı lezzeti düşününce . Başı, sonu ilginç bir hikaye çıkıyor karşımıza.

 hmmmmm kokuyo duyabiliyormusunuz. 
O gördüğünüz 1 adet minik çilek 1 kavonoz reçelde aldığını tada eşdeğer.
Böyle olmasının nedeni ise ' Kalan Çilek ' olması . Yani artık çilekler orda toplanmış ve bitmiş . Bunlarda son demler . Yani demini almış doyasıya .

 Yemek molasının ardından açılan gözlerim çevreyi didikliyor.
Herbir karede farklı çeşitlilikte renkler ve tonları .
 Sürekli çekmek istiyorum aslında herbirini , ama amacımızı unutturmayan annem ' haydi iş başı' yoksa yövmiyemden kesiceklermiş:D. 
Farklı köylerden toplanan gündelikçilerle ancak bu işin altından kalkabiliyorlar. Bir gün önce topladığın yerde bıraktığın yeşiller hemen kırmızı kırmızı karşılıyorlar seni . Yani hızlı ve seri olman gerekliymiş . Yaa dedim tam bana göre . Okadar çoklarki tam bir sabır öreneği.

Ama sonuç muhteşem . 
Gün boyu ağzımı doldurduğum güzelliklerle vedalaşma zamanı.
Köy meydanında  anlaşma yapılmış firmalar büyük arabalarıyla gelip mahsulü ölçüp , elinede bir fiş tutuşturup alıp gidiyolar .
Hoşçakalın , kimbilir nerelere misafir olacaksınız .

 Gerçi buranın köy olduğunu sadece bahçelerde algılıyorsun. 
Evlerin bir çoğu değme konaklara taş çıkarır cinsten :)

 İçiçe geçmiş dün, bugün .
Parke taşların döşendiği sokaklarda yaylalardan gelen kadınların hala sırtlarından atamadıkları sepetler . Aslında onun bir adı var ama unuttum !!!

 Hey gidi heyyyy ulu çınar neler gördün geçirdin bu uzun ömründe Allah bilir . Birde ,birdahaki ziyaretimde daha bol sohbet şansım olursa ben .

 Uluçınarın evinin kapısı diyeceğim ama 2, katında önünde balkonda bulunmayan bir kapı işte . Bunuda öğrenemedim :(

Sıra geldi akşam yemeğine . Anlatmıyacağım , anlamışsınızdır sanırım.

Yemeğe eşlik eden buz gibi hava temmuzun ortasında .
Alışık olmadığımdan tavuk gibi erkenden yatmama sebep olan hava .

Gözlerimi açar ve ayılmak üzere balkona çıkarım . Gördüklerim karşısında bir müddet donup kaldıktan sonra bir kaç hareket ve hazırım .
 Böyle balkon manzarası mı olur be kardeşim ??
Ramazan sonrası tekrar gitmek için plan yapıyorum doyamadım sanki bu güzelliğe.

 Ev sahibesi bizim  şerefimize sabahın 5 inde hamuru yağurur öğle yemeğine yetiştirilmek üzere.
Yine sobalarda pişmiş yemekler. Gerçi sıcak ekmek ve taze tereyağının yerini pek bir şey tutmaz . Birde yanına karpuz değmeyin keyfe. 
Seviyorum kırmızı yanaklıların sıcaklığını . Kaldığım süre boyunca o güneşten yanmış eller hep birşey sundu bana . Kendini özel ve iyi hissettiren eller.
Bizim şehirlerde yaşadığımız sıkıntılardan çok farklılarıyla mücadele ediyorlar onlar.
Tabiatla , havayla suyla savaşları. 

Konuk olduğum evde yaşayanlar köyün azalarından ve yüreğini koymuş çırpınıyor birşeyler yapmak adına.
Yıllar önce başlatılan baraj gölü inşaatının terkedilip yarım kalması ve buna benzer öyle çok sorunlar varki . 99 depreminden sonra Japonların gelip araştırma yapmak üzere kurulan ölçüm cihazlarının , elektiriğinin bile kesilmesi . Politik hiç bir kelime kullanmadım bu zamana kadar , yine kullanmıyorum. Ama verilen hiç birsöz tutulmamış , istediklerini aldıktan sonra öylece bırakılmışlar kendi hallerine .
Ama onları terketmeyen birşey var , güçlerine güç katan


Geçtiğimiz yıl yaptğım ziyaretten kareler.
O zaman yanımda mart ayında kaybettiğim değerli ablacım da vardı .
Seni hiç unutamayacağım .

25 Temmuz 2011 Pazartesi

Atom karıncanın kayıp dünyası

Nedir bu haller ? uyku arsızı gitmeli gelmeli , buharlaşan düşünceler, yazılan defalarca ve silinen . 
İfadelerde yaşadığın çıkmazlar .
Sanki herşey bembeyaz , geçmişte yok gelecekte . Şuan ise kayıp . 
Yazmak istediğimi sanıyordum meğer o bile çok zormuş şu sıra . Kelimeler birikmişti ard arda akıp gideceklerdi. 


Kesik , kesik anlatımlara eklenen okuyamama güdüsü , dahada vahim olan okuduğunu anlayamama .
 Meğer atom karınca tatile gitmiş . Ruhunuda yanına alıp . 
Peki tamam mı sorun çözüldümü yani . Sorun yok ki halbuki . Herşey bomboş . Sıradanlık falan filan . Zor olanda olmayan problemi sonlandırmak .

 Dünya üzerine düşen görevi yerine getiriyor. Dönüyor , geceleri,gündüzleri ,mevsimleri zamanında vaktinde .
Ben ise izliyorum sadece bunları hiçbirşey yapmadan  . 
Elimi uzatıp durdurmak istiyorum ama seviyorumki gündüzlerin geceye , yazın sonbahara bağlanışını. 
Düşünüyorumda ben durmayı arzuluyorum , hissiyatsız ve kayıtsız .

 Yeni çığlıklar yükseliyor , onca kötülüğe rağmen . Hoşgeldiniz diyorsun sevinç ve umutla . işte bu !!doğanın kanunu 
Her noktada değişiklik arz eden kanunlar , kimi zaman sinsice alınan canlar .
Ya onca başarıya , tutunabileceklerine rağmen vazgeçiş .
Yok olup gitmek ve unutulmak .
 Yada unutulmadan efsane olmak .
 Biryere ait olmadığın hissi bu kadarmı keyif verir.
Özgürlüğü yaşayabileceğin iki teker ve bilmediğin çiçek kokuları.
Farklı vuruşlarda notalar.
Gitmek istiyorum . Aynı noktaya varıcağımı bilmeden .

Dörtduvar arasında yaşıyorum noktamı. Bir sonunmu habercisi acaba diye düşünmeden edemiyorum. Kimin ne düşündüğünün önemini yitirdiği bir son.
Sadece ben ve benim şuandaki bakışım, değiştiğine inanamadığım.
Hayallerim var belki yada anılarım ama bu boşluk öyle güzel ki 
Kendimi bulduğum kayıp dünyam .
Hazırım sevdiklerimi listelemeye .


22 Temmuz 2011 Cuma

Erkeksi puantiye , önce sonraları

Bir benmiyim tatil sonrası rehavetini uzattıkça uzatan . Son günlerde sınır tanımayan tembellik kahve arkadaşım. Üzerine birde sıcak eklenince günler gecelere, geceler öğlenlere uyku komasında gidip gelmece. Ve sanal soğukluğun sadece bedenimde değil , beynimde yarattığı donukluk. Anlıyacağınız bugünlerde benden pek bişiler çıkmıyor , çalışmıyor eller .

Evet  yeni birşeyler yok lakin  eskilere azıcık şekil vermek daha bir kolay sanki .
Tıpkı elbisenin sahibesini üst kısmındakı kullanışsızlığı yüzünden dolap beklemekten kurtardığımız cicisi gibi. Biliyorum elbise hali daha bir hoş, sempatik ama hiç rahat değil . Hemencecik eteğe dönüşüp , Ege kumlarını süpürüp , salınıyor şimdilerde.

Nedir şu kocamın kıyafetlerinde çekim gücü anlamadım . Gözüm mü vardır nedir. Son zamanlarda mağzalardaki birbirine benzer ürünler , kısırlık , önlerinden bile geçmek istemiyorum sanki. Öyle oluncada saldırıyorum işte eskilere.
Bu gömlek eşimin dolabındaki en sevdiğim parçaydı. Kendileri sıkılmış aynı şeyleri görmekten  ve gözden çıkarmış , verilecek eşyaların arasına tıkıştırıyor benden gizli :) 
Üzgünüm görmeye devam ediceksin.

Birazcık kırpıştırdıktan ve üzerime uygun hale getirdikten sonra , pişman oldu birileri lakin artık çok geç . Çünkü 36 bedene girme imkanı yok.

Ve ben sıcak yaz günlerinde ve gecelerinde rahatlıkla kullanabileceğim (kumaşından dolayı , muhteşem ) yeni bir gömleğe sahip oldum . Dolabını sevdiğim :D Bu arada gölek Tween'in bir zamanlar çok iyi olduğunu düşündüğüm koleksiyonundan. Umarım diğerlerinden de sıkılır hihihihihii :)

İnternetten alışveriş çılgınlığı değilde , mantıklı alışveriş desek daha doğru. Gerçi anlatmama gerek yok herkes bilir kolaylıklarını . Tripodum pek bir minikmiş amma işlevsel olduğu kesin . Yıllar önce bardak çektirip, işkence görmüş modelinde morluk içinde kalan sırtımdan sonra hep bir adım uzak ama rahatlığını hatırladıkçada bir adım yakınında gezmelerime iyi bir sonuç . Bakalım deneyip görüşez işe yarıyormu.
Artık resimlerimi daha rahat çekip , yogunluktan ağrıyan sırt kaslarımı daha iyi dinlendirip , daha çok çalışacağım.
Düş yakamdan tembellik.
Ve İskender geliyor . Nasıl dillendirmiştir Elif Şafak 
Düş yakamdan okumama güdüsü.
Veee 


Ahhh ben bu şarkıyı nasıl kaçırmışım . 

Boyuna, posuna, havasına yandığım
Bilmeden yoluna, yanına ,kapısına düştüğüm
Eline ,dizine, yatağına yattığım
Gönlünü, gözünü, sözünü ,canını sevdiğim

19 Temmuz 2011 Salı

En özel Cunda günü

Bir çırpıda yapılan plan .
Sabahın ilk ışıklarıyla çıkılan keyifli bir yol.

Sonunda sorun çıkmadan sevgilim için hazırladığım doğumgünü süprizi. 

Bir tatil klasiğine dönüşen Susurluk tostu ile kahvaltı.

 Yolun sonunda bizi oldukça sıcak bir hava bekliyordu. Çok enteresan ki Cunda nın en sıcak günüymüş . Ne hoş bir tesadüf , benimde en sevdiğim günü yılın .


Otelimizin yol tarifini alırken , Cumhuriyet fırınından yukarı dediklerinde böyle bir fırın beklemiyordum . İlk günkü özelliğini koruyan .
Odamızı beklerken bize eşlik eden sevimli çay bardakları,
ve ev yapımı kurabiyeler 
Bardaklarımızın geldiği şirin dolap 
Mekan dergisi için otelin çekimlerini yapan arkadaşımız öyle farklı sunmuş ki , herşey  olduğunda 3 kat daha büyük görünüyordu. Yinede çok otantik bir havası vardı.

Her detay özenli ,
ve sıcacıktı.

Bende o detayları göstermeden edemiyeceğim.


Oldukça yoğun işçilik sergilenmiş .

Taş ev özelliğinin yanı sıra, o zamanlarında yaşanmışlığı hissettiren detaylar.

Cunda da konaklama için iyi bir alternatif . İlgilenenler olursa Ziya Bey Konağına bir ziyaret.
Plaja fayton ile yapılan yolculuk aşırı sıcak ama keyifliydi.

Aslında çok değil 2 yıl önce gelmiştim en son ,fakat öyle değişmiş ve gelişmişki ada , bu beachi görünce biran farklı bir yerdeyim sandım. ve doğallığını hiç bozmamışlar. Tıpkı denizin içindeki şu kalıntı gibi

Buz gibi gül şurubu ile hazırlanmış kokteyl

Güneşlenmek yerine , bungolovlardan burnumu bile dışarı çıkaramadığım anlar. Hep yaşarım ilk gün güneş çarpmalarını ve bu sefer kendime  verdiğim sözü tuttum.

Herşey öylesine doğaldıki , o toprakta yetişip büyümüş gibi.

Deniz sefamızı kısa kesmek zorunda kaldık. Akşam düzenlenecek düğün organizasyonun hazırlıklarına çok erken başlamaları sebebi ile.

Sokak araları tarihi evlerle dolu.
Fakat birçoğunun balkonu yok . Ahh birde olsaymış. Genelde hepsinde küçük bahçeler var. Görünen balkonlar ise sonradan ilave edildiği için binanın mistik havasını biraz bozmuş.

Hediyeliklere bakmadan olur mu? Merkezde tarihi bir binaya sahip dükkandaki saatler tasarım harikalarıydı.

Keşke şu sevimli korkuluk için bir bahçeye sahip olsaydım.



Akşam üzeri gezdiğimiz sokaklar , aslında öyle çok detay vardı ki .

Hiç oldumu bu kablo kirliliği. Zaten öyle yoksun kalmış ki ilgiden zavallı bina.

Mavi ile beyaz aşkının kanıtı.

Limanda damlasakızlı ne varsa tüketilen mekanların müdavini balık sürülerinin ziyareti.

Tükenmeyen sabır, umutlu bekleyiş . Neden olmasın ?

Sessizliğin ,günün son demleriyle buluşup objektifime verdiği pozlar.

Bugüne kadar yediklerimin en iyisiydi . Ama belkide bilmediğim daha iyileride vardır . Umarım birgün onlarıda tadma şansım olur.

Gecenin her noktasından yükselen  farklı farklı  melodileri. Alaçatı sokaklarını düşündümde , henüz bakirliğini yitirmediğini anladığım taş sokaklar

Fazlasıyla tarihi hissediyorsun herbir köşede.

Ve bizde tam ortasındayız tarihin .
Araya sıkışan tiki tikiler.

Mutluluğuma ve keyfime diyecek yok  mumlarda yok belki ama biliyorum ki başbaşa geçirilen doğumgünleri özeldir  ve unutulmayacak.

Güne karışan çiçek kokuları .
Cundanın merkezi neresi diye sorarsanız Moshos Taverna derim . Anlıyamadığım bir şekilde hangi yönden gidersek gidelim hep bu noktadan geçtik  :) Yada bizi çekiyordu kendine .

Taş kahvenin kahvesinden mahrum edilirmi insan ?  Etmedim tabiki kendimi

Renk cümbüşüne bayıldım.

Dubakalımın gündüz halleri.

Ve dönüş yolu . Çok şey sığdırılan  az saatler  bitmiş ve yaşanmışlıklara mutlu kareler eklenmiştir, tatlı bir yorgunlukla.


Ve cebini doldurduğun anılar da ,   yeni yerlerini alırlar ,baktıkça hatırlanmak üzre.
İyiki doğdun sevdiğim , iyiki varsın

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...